Ne istiyorum sahiden bu hayattan?
Bilmiyorum… Her gün farklı yerlere savruluyorum, her gün başka olaylar başka
düşünceler silsilesi sarıyor benliğimi ama eve gidince tek bir soru beynimi
kemiriyor; ‘Ben ne yapıyorum?’. Bilmiyorum…
Bugün yine sabah kalktım,
hazırlandım okula gittim ve eve tekrar dönüş serüveni yaşadım. Aynı oda, aynı
yatak, aynı masa beni karşıladı sanki aynı olaylar içine almış beni;
Yaşlanıyorum…
Yarın yine erken kalkacağım yine
hazırlanacağım okula gideceğim yine aynı serüvenler karşılayacak beni ve ben
olaylar içinde anlamayacağım ve eve geleceğim yine aynı şeyler bir melankoli; hayır hayır bir paradoks…
Belki de deliyim kendi aklımın
içinde yaşayan belki daha önce var olmadım bile uzayda mini minnacık bir toz
bulutuyum asla kendimi kanıtlayamayacağım… Belki yavaş yavaş aklımı teslim
ediyorum bilinmezliğe belki var oldum da yok oldum, sonra yine var oldum, sonra
yine yok oldum… Ya da yazmıyorum beynimde uyduruyorum tüm bunları burada şurada
orada bilemiyorum. Aklım var mı sahiden ya da zihin denilen ama hala
algoritması çözülemeyen o mekanizma.
Yeniden doğuş var mı ya da daha
önemlisi doğuş var mı öyleyse onu bir kanıtlayalım. Allah diyoruz; peki, bizi
dediği o yere cennet cehennem fark etmez alacak mı yoksa yok olup gidecek miyiz? Hayatımız hatta her şey onun elinde peki bize ne kalıyor, neden yaşıyoruz? Duygulara esir olan aciz varlıklarız hepimiz, yok olacağız mesela varsak o zaman
neden derin yaralar açılıyor içimizde, neden üzülüyoruz mesela ya da neden
seviniyoruz seviyoruz zaten var olmadıysak neden uyuyoruz bu sürüye …
Ya da gelin en baştan başlayalım;
Erhan abi bir çay koy be, heh
nerede kalmıştık;
Nasılsınız?